Türk Doktrini ve Yargı Kararlarında Borçlunun Zararına Hareket Şahin Hukuk Bürosu
Eğer bu amirden şikâyet olunacaksa bir derece üstündeki amire yapılır. Komutan, sahip olduğu yetkilerle adeta teşkilatında kurulmuş bulunan mahkemenin sahibi gibidir. Disiplin mahkemesi de, komutanın elinin altındaki askeri disiplin ve komutanlık otoritesini sağlayıp, sağlamlaştırmakta kullanılan bir mekanizma konumundadır[297]. Kural olarak disiplin subayının askeri hâkim sınıfından bir subay olması gerekir. Ancak bulunmaması durumunda bu görev normal subaylar tarafından yürütülür. Statü, nitelik ve yetkileri farklı olduğundan ayrı ayrı incelemek uygun olacaktır. Maddesinde ; “ Herhangi bir komutanın merkezden veya gemisinden uzaklaşması veyahut hizmet edemeyecek derecede mazeretinin vukuu halinde, kuruluşuna göre rütbe ve kıdemce kendi rütbesine en yakın muharip sınıfa mensup (Gemilerde 2 . komutan, havada uçuş birliklerinde uçucu subay) astını vekil bırakır. Muharip olmayan sınıflarda sınıf ve hizmetin özelliğini dikkate alarak rütbe ve kıdemce en yakın astını vekil bırakır ve yetkililere bildirir. Liselerden yukarı okul, yüksek okul ve üniversitelerde öğrenim gören askeri öğrenciler AsCK uygulaması yönünden askerlik yükümlülüğü altına girmiş kabul edilir ve diğer asker kişiler hakkında uygulanan hükümler bunlar hakkında da aynen uygulanır[267].
- Maddesinde; “Şikâyetler ve itirazlar mutlaka tahkik olunarak bir karara bağlanır ve neticesi şikâyet edene ve lüzum görülürse şikâyet olunana mümkün olan en kısa zamanda bildirilir.
- Bakkal, market, büfe gibi işletmeler, mevzuatımızda sıhhi müesseseler sınıfında yer almaktadır.
Mahkeme, bir fiilin “suç isnadı” niteliğinde olup olmadığını belirlerken, suça ilişkin iç hukuktaki niteleme ile suçun kapsam ve ağırlığına bakmaktadır. Buna göre ulusal mevzuatın suç saydığı bir fiil Sözleşme bakımından da suç niteliği taşımaktadır. Bu durumda başkaca bir kritere başvurmaya gerek yoktur. Buna karşılık iç hukukta suç sayılmayan (örneğin disiplin suçu olarak kabul edilen) bir fiilin 6. Madde kapsamında olup olmadığının belirlenmesinde ise, suçun niteliğine ve ağırlığına bakılmaktadır[594]. Bu kriterlere göre; vergi cezaları, inşaat yapma hakkını sürekli ortadan kaldıran yasaklamalar, içki satma ruhsatına ilişkin kararlar, toplu taşımacılık ruhsatına ilişkin izin işlemleri gibi işlem ve yasaklamaları “suç isnadı” niteliğinde görerek 6.
Maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir [737]. AYİM’nin ilk özelliği taşıyan bu kararından sonra, YAŞ kararlarını “yokluk teorisi” ile sınırlı olarak denetlemiş ve disiplinsizlik ve ahlaki durumları sebebiyle ayırma işlemi uygulanan personel hakkındaki YAŞ kararlarının yok hükmünde olduğuna karar vermiş ve bu astsubayların sağlık nedeniyle emekli edilmelerini sağlamıştır[708]. AYİM istikrarlı bir şekilde YAŞ kararlarının yargı denetimine kapalı olduğunu ancak yok hükmünde olup olmadıkları açışından denetime tabi tutulabileceğini kararlarında belirtmektedir[709]. 1982 Anayasası’nda ise; 1961 Anayasası’ndan farklı olarak bazı idari işlemler yargı denetimi dışında bırakılmıştır. Bunlar; Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler (md.105/2, 125/2), Yüksek Askeri Şura kararları (md.125/2), olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (md.148/1), Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarıdır (md.152/4). Kanaatimizce AYİM’nin objektif tarafsızlığı tartışılır durumdadır. Maddesi; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin teşkilatı Milli Savunma Bakanlığı kuruluş ve kadrolarında gösterilir.” şeklindedir. AYİM organik olarak MSB Müsteşarlığına bağlıdır. Her ne kadar MSB Müsteşarı AYİM üyelerine sicil verememekte, disiplin yaptırımı uygulayamamakta ise de idari ve mali konularda yetkileri bulunmaktadır.
AYİM’e göre, idare, iptali gerektiren işlemlerin uygulanmasından doğan zararlardan, hatta hukuka uygun işlemlerden dolayı, hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluk kuramları çerçevesinde sorumlu tutulabiliyor ise, daha açık ve ağır hukuka aykırılık hallerinde de sorumlu olmalıdır. Maddesi çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin doğrudan uygulanabilir bir iç hukuk kuralı haline geldiğini, dolayısıyla 6/1. Maddesindeki “Herkes…bir mahkeme tarafından davasının …dinlenmesini istemek hakkına sahiptir.” kuralı ile mahkeme önünde hak arama özgürlüğünün ve yine 13. Maddesindeki; ”Bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin…ulusal bir makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkı vardır.” kuralı ile ulusal bir makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkının bir iç hukuk kuralı olarak dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. Disiplin tecavüzlerinde disiplin amiri disiplin cezası verip vermemekte tamamen serbesttir. Disiplin suçlarında da savunmayı yeterli gördüğü takdirde ceza vermeyebilir. İşte bu gibi durumlarda savunma istek yazıları ile ilgilinin savunması özlük dosyasında muhafaza edilmektedir. Her ne kadar ceza verilmemiş olsa da kişiler bu yazıların menfaatlerini etkileyebileceği endişesiyle özlük dosyalarından çıkarılmasını istemektedirler. Taleplerinin reddedilmesi durumunda ise dava yoluna başvurmaktadırlar. Örneğin “…Yaşanan son olay nedeniyle savunmanızı alarak size ceza vermek istemiyorum. Davranışlarınızı bir subaya ve bir Tim Komutanına yaraşır seviyeye getirmenizi sizden bekliyor ve sizi son kez yazılı olarak ikaz ediyorum.
Çünkü cezanın verildiği, tebliğ edildiği ve kesinleştiği tarihler farklı olduğundan, hangisinin esas alınacağı önemlidir. Bu konuda genellikle kabul edilen önceki cezanın kesinleştiği tarihin esas alınmasıdır[403]. Ancak, disiplin cezalarında kesinleşme adli cezaların kesinleşmesinden farklıdır. Bu durumda disiplin cezasının kesinleşmesi, itiraz sürecinden geçmiş olması şeklinde anlaşılırsa sorunlar çıkaracağından uygulama imkânı olmayacaktır[404]. Görüldüğü gibi disiplin kurullarının karar verme yetkileri belirli sürelere bağlanmıştır. Acaba bu sürelere uyulmamasının hukuki sonucu ne olacaktır? Kurulların inceleme, görüş bildirme ve karar vermeleri için konulmuş olan süreler, işin sürüncemede kalıp memurun tedirgin edilmemesine yönelik olduklarından bu sürelere içinde karar verilmemiş olması kararları hukuka aykırı hale getirmez[383]. Disiplin cezalarının verilmesinde disiplin kurulları açısından bağlı yetki doğuran ve cezalandırma yetkisini sınırlayan süreler zamanaşımı süreleridir. Bu nedenle kurulların karar verme sürelerini cezalandırma yetkisini düşüren bir süre gibi görmek, kanunda olmayan yeni zamanaşımı sürelerinin kabulü anlamına gelecektir. Nitekim Danıştay[384] ve AYİM[385] belirtilen sürelere uyulmamasının görevlilerin sorumluluğunu gerektirebileceğini, ancak bu durumun verilen cezayı veya alınan kararı kanuna aykırı hale getirmeyeceğini kabul etmektedir. Kararlar, karar tarihini izleyen 7 gün içinde gerekçeli olarak yazılır.
Davacı dava dilekçesinde ya da cevaba cevap dilekçesinde belirttiği iddialarını ve savunmalarını hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmadan dilediği gibi değiştirebilir, genişletebilir. Veya dilekçelerinde belirtmediği yeni iddialar ekleyebilir. Bu durumda tarafların delil listesindeki bu delillerin nereden temin edileceğini bildirmesi halinde mahkemece bu delillerin toplanması için işlemler yapılacaktır. İlk itirazlar davalı tarafından davaya cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gereken itirazlardır. Bu itirazlar cevap dilekçesinde mevcut değil ise bir daha ileri sürülmeleri mümkün değildir. Hakim bu itirazın cevap dilekçesinde bulunup bulunmadığını re’sen gözetmek durumundadır. Dilekçeler aşamasında tarafların karşılıklı olarak iki defa dilekçe verme hakları bulunmaktadır. Davacı dava dilekçesini, davalı buna karşılık cevap dilekçesini, davacı cevap dilekçesine karşı cevap dilekçesini, davalı ise ikinci cevap dilekçesini sunabilir. Hamilin bile bile borçlu zararına hareket ettiğinin belirlenmesinde hayat tecrübeleri esas alınacaktır. Hâkim bu konuda geniş bir takdir yetkisine sahip olup, her olayı bu çerçevede değerlendirir ve buna göre borçlu zararına hareket edilip edilmediğini tespit eder. Cironun teşhis fonksiyonunda, bir kambiyo senedini elinde bulunduran kimse, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili haınil sayılır (TTK. m. 686/1).
Böyle durumlarda bunlar hakkında askeri mevzuat çerçevesinde gerekli işlemleri yaparlar. Dolayısıyla mülki görevler nedeniyle de olsa, jandarma personeli AsCK’ya göre disiplin amiri tarafından cezalandırılabilecektir. Devlet Memurları Kanununda soruşturmaya başlama ve ceza verme zamanaşımı düzenlemiştir. Ancak verilen disiplin cezasının ne kadar sürede infazının yapılması gerektiğine ilişkin zamanaşımı süresi düzenlenmemiştir[263]. 657 SK’da düzenlenen disiplin suçlarından dolayı verilen disiplin cezalarının infazı aşamasında herhangi bir sınırlama öngörülmediğinden cezaların sicilden silinme süresi içinde infaz edilebileceğini söyleyen görüşler bulunmakla birlikte[264], bu durum disiplin amirleri tarafından bir tehdit aracı olarak kullanılmaya müsaittir.
Bu kurumu kendi önem ve özelliğinin getirdiği zorunluluklar ve sorunlarla birlikte kabul etmek gerekir. Nitekim aynı zamanda Askerlik alanını da ilgilendiren kimi konularda, Anayasa askerlik hizmetinin gereklerini göz önünde bulundurarak ayrışık hükümler koymak yoluna gitmiştir. Tez, yukarıda belirtilen hususları kapsayacak şekilde askeri disiplin hukukunu geniş ve kapsamlı biçimde ilk kez irdeleyecek olması bakımından önem arz etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk toplumundaki saygınlığı ve güvenilirliğinin en ön sırada olmasında, bu özel yasalar ve yargısal denetimin katkısı tartışılamaz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu saygı ve güvene mazhar olmasında, sahip olduğu “disiplin” anlayışı en önemli etkendir. Maddesinde de belirtildiği gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin temeli disiplparibahis. Çağdaş toplumlarda disiplinin korunmasındaki en önemli araç ise hukuktur. 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifiyle, Cumhurbaşkanına ve TBMM’ye, kendi seçimlerini de yenilemek kaydıyla, diğerinin görevine son verme yetkisi veren özgün bir hükûmet sistemi “kurgulanmıştır”[11]. Böyle bir sistem demokratik dünyada denenmemiş bir sistemdir; dolayısıyla sonuçlarının ne olacağı belli değildir. Hükûmet sistemleri konusu, anayasa hukuku biliminin verilerinden uzaklaşılarak, özgün modeller “kurgulanarak”, deneysel sistemler tasarlanarak düzenlenebilecek bir konu değildir. Türk demokrasisi ise bir deney laboratuarı hiç değildir.